6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’de yer sallandı. Yerel saatle sabah 4:17’de ülkenin güneyinde Kahramanmaraş civarında 7.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi ve bunu dokuz saat sonra 7.6 büyüklüğünde bir deprem daha izledi. İnsani ve maddi kayıplar felaket boyutlarındaydı: Türkiye’de 53.500, Suriye’de ise en az 5.950 kişi hayatını kaybetti ve 173.000’den fazla bina kısmen ya da tamamen yıkıldı. Depremlerin dramatik sonuçları genellikle merkez üssü yakınlarında belirgin olmakla birlikte, henüz tam olarak anlaşılamamış mekanizmalar aracılığıyla çok daha ötesine de uzanabilir. Strazburg’daki Dünya ve Çevre Enstitüsü’nden Zaur Bayramov ve meslektaşları, Kahramanmaraş depremlerinin etkilerini 1.000 kilometre ötedeki Azerbaycan’daki Kura Havzası’na kadar izledi.
Bu iki deprem sürpriz olmadı. Depremler, Anadolu ve Arap levhalarının sınırında yer alan ve yakından izlenen geniş bir alan olan bu bölgedeki özellikle yoğun tektonik faaliyetlerle bağlantılıdır. Araştırmacılar uydu görüntülerini kullanarak, 2023’ün başında sıvıya doymuş Kura tortul havzasının yer değiştirme haritalarını yeniden oluşturdular. Türkiye’deki depremler sırasında çoklu faylar boyunca birkaç santimetrelik kaymalar gözlemlediler, ancak öncesinde veya sonrasında değil.
Dikkat çekici bir şekilde, bu doğrultu atımlı hareketler (yatay kayma) aseismikti, yani genlikleri normalde 6.1 büyüklüğünde bir deprem sırasında gözlemlenecek olana karşılık gelse de sismik dalgalar ve dolayısıyla sarsıntılar yaratmadılar. Ayrıca, depremler sırasında bölgedeki 56 çamur volkanı patlamıştır (oysa her yıl ortalama olarak sadece on tanesi uyanmaktadır). Çamur volkanları diğer volkanlara benzer şekilde işlev görür: patlamaları volkanik yapının altındaki sıvı aşırı basıncından kaynaklanır. Ayrıca, diğer 22 çamur volkanı deforme olmuş ve havzanın hidrokarbonlar açısından zengin ve hareketli bir faya yakın bir bölgesi geçici olarak yükselmiştir.
Depremlerin ve bu çeşitli olayların eşzamanlılığı, Zaur Bayramov ve meslektaşlarının şu senaryoyu önermesine yol açtı: Türkiye’den gelen sismik dalgalar, havzada bulunan sıvıların (su, petrol, gaz) basıncında bir artışa neden oldu ve bu da çamur volkanlarının patlamasına ve deformasyonuna, havzanın bir kısmının yükselmesine ve fayların kaymasına neden oldu. Bu mekanizma sayesinde, faylar boyunca hareket hızı, depremle doğrudan bağlantılı faylar boyunca olandan daha düşüktü ve bu nedenle sismik dalgaları tetiklemek için çok yavaştı (“yavaş” veya “sessiz” deprem olarak bilinir).
Bu sonuçlar, daha önce şüphelenilen ancak daha önce hiç gözlemlenmemiş bir olgu olan, uzaktaki jeolojik olayların sessiz depremleri tetiklemesinde akışkanların rolüne dair kanıtlar sunmaktadır. Araştırmacılara göre, örneğin Kura Havzası’ndaki sismik risklerin değerlendirilmesinde bu mekanizmaların dikkate alınması çok önemlidir.

