1588 yılında doğan Thomas Hobbes, İngiltere’nin iç savaşta nasıl parçalandığını ve sonrasında yeniden bir araya geldiğini gözlemledi. Bu kargaşadan Leviathan ve iktidar, korku ve insan doğasına dair modern toplum sözleşmesi teorisini şekillendiren çarpıcı bir vizyon ortaya çıktı.
İşte Hobbes’un çatışma, bilim, hakikat ve içinde yaşadığımız dil hakkında gerçekte ne düşündüğünü gösteren en keskin beş sözü.
“Cehennem, çok geç görülen hakikattir”
Thomas Hobbes, siyaset ve toplum sözleşmeleri üzerine teorileriyle tanınan 17. yüzyıl filozofuydu. İnsanların özünde bencil ve kendi varlıklarını koruma güdüsüyle hareket ettiklerine inanıyordu. Doğal hallerinde insanlar birbirleriyle savaş halindedir.
Bu sözde Hobbes, hakikat üzerine hareket edilemeyecek kadar geç anlaşılırsa, sonuçların korkunç olabileceğini öne sürüyor. Bir şeyin doğru olduğunu ancak bu konuda bir şey yapmak için çok geç kaldığınızda fark ederseniz, cehaletiniz yüzünden acı çekme riskiniz vardır.
Bir ülkenin liderinin, tüm işaretler tam tersini gösterse bile yaklaşan ekonomik krizi inkar ettiğini düşünün. Bu lidere güvenen insanlar, mali yıkımla karşılaşana kadar alışılagelmiş harcama alışkanlıklarını sürdürmeye devam edebilir. Hakikati daha erken tanıyıp buna göre hareket etselerdi, felaketi azaltabilir ya da önleyebilirlerdi.
Başka bir örnek kişisel ilişkilerdir. Birisi, partnerinden gelen kırmızı bayrak davranışlarını görmezden gelir ve ancak yıllar sonra ne kadar şey feda edildiğini fark eder. Bu noktada, duygusal bağ, ortak finans veya çocuklar nedeniyle ayrılmak daha karmaşık hale gelir.
Cehennemi, önemli hakikatlerin görmezden gelinmesi nedeniyle yapılan seçimlerden pişmanlık duyarak bir hapishaneye kilitlenmek olarak düşünün. Nokta basittir: hakikatleri aramak, çok geç olabilecek bir zamana kadar beklemekten daha iyidir. Gelecekteki bir tarihe ertelemek yerine her zaman şüpheci olun ve sorgulayın.
“İnsanın durumu… herkesin herkese karşı savaş durumudur”
Bu söz, Hobbes’un felsefesinin özünü özetler. Doğal hallerinde, insanlar kişisel çıkar tarafından yönlendirilir ve iktidar ve kaynaklar için süregelen bir mücadeleye girerler. Bu sürekli rekabetin sonucu, insanların birbirine karşı çukura düştüğü bir savaş durumudur.
Hükümeti veya toplumsal düzeni denklemden çıkarırsanız, bireyler herhangi bir kısıtlama olmadan istediklerini yapmakta özgürdür. Herkes bir başkasının pahasına bir şey istediği için çatışma kaçınılmaz hale gelir. Yiyecek, barınak ve su gibi kaynaklar kıt mallara dönüşür, bu da bireyler sırf hayatta kalmak veya kişisel hedeflerine ulaşmak için birbirleriyle savaşırken saldırganlığa ve şiddete yol açar.
Uluslararası ilişkiler benzer bir örnek sunar. Her ülke kendi çıkarları adına hareket eder. Bağlayıcı anlaşmalar veya ittifaklar olmadan devletler, toprak, kaynaklar, etki veya hakimiyet için rekabet ederek avantaj elde etmeye çalışır. Bu kavgalar savaşlara dönüşebilir.
Hobbes’un amacı, sürekli çekişmenin düzeni sağlamak ve barışı korumak için yeterince güçlü merkezi bir otorite gerektirdiğini göstermektir. İnsanlar ancak devletten koruma karşılığında bazı özgürlüklerinden vazgeçtiklerinde bu savaş benzeri durumdan kurtulabilirler. Temel içgüdülerimizi kontrol eden yapılar yokken çatışmanın nasıl ortaya çıktığını göstererek Hobbes, istikrar için güçlü siyasi sistemlerin gerekli olduğunu savunur.
“Kuvvet ve hile, savaşta iki ana erdemdir”
Thomas Hobbes, savaş ve çatışma hakkında rahatsız edici bir iddiada bulunur. Kuvvet ve hile kullanmanın sadece yaygın değil, savaş zamanında bir erdem olduğunu öne sürer.
Hobbes, insanların öncelikle kişisel çıkar ve iktidar arzusuyla yönlendirildiğine inanıyordu. Kaynakların veya hakimiyetin tehlikede olduğu bir savaş durumunda, istediğinizi elde etmek istiyorsanız kuvvet ve hilenin en iyi işe yaradığını savunur. Kuvvet, askeri saldırılar veya bir rakibi zayıflatmayı amaçlayan şiddet eylemleri gibi düşmanı sindirmek veya yenmek için kullanılan fiziksel saldırganlık veya güce atıfta bulunur.
Hile, yanlış bilgilendirme, propaganda, casusluk veya müttefik gibi davranmak da dahil olmak üzere rakiplere karşı haksız avantaj sağlayan aldatıcı taktiklere atıfta bulunur. Güçlükler, zayıflıklar, niyetler veya eylemler hakkındaki bilgileri manipüle ederek savaş alanında avantajlar elde edebilirsiniz.
İkinci Dünya Savaşı gibi çatışmalarda her iki taraf da kuvvet ve aldatmaya başvurdu: bir tarafta saldırgan kampanyalar ve propaganda, diğer tarafta şifre kırma ve çift ajanlar. Hobbes’un kuvvet ve hilenin savaşta erdem olduğu yönündeki önerisi, çatışmayı bu taktiklerin hakimiyet kurmak ve hayatta kalmayı güvence altına almak için kullanıldığı bir arena olarak anlayışına ışık tutar. Okuyucuları, zorlukla karşı karşıya kaldığında insan doğasının daha karanlık yönleri üzerine ciddi bir düşünceye zorlar.
“Bilim, sonuçların ve bir olgunun diğerine bağımlılığının bilgisidir”
Hobbes’a göre bilim, olguların birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğunu anlamaktır, izole gözlemlerin bir koleksiyonu değil. Gerçek bilgi, nedensel ilişkileri anlamaktan, bir şeyin zincirler halindeki neden-sonuç ilişkisinde başka bir şeye nasıl yol açtığından gelir.
Newton’ın hareket yasaları bunu iyi gösterir, çünkü kuvvetler ve nesnelerin hareketi arasındaki ilişkileri belirler. Örneğin Newton’ın ikinci yasası, bir nesne üzerinde etkili olan net kuvvetin ivmesiyle orantılı olduğunu söyler (F = ma), bize bir nesneye konulan kuvvetin hareketini nasıl etkilediğini anlatır.
Benzer şekilde, biyolojide neden-sonuç ilişkilerini anlamak, hastalıkların bulaşmasını kavramamızı sağlar. Epidemiyolojik kalıpları inceleyerek, bir hastalığın popülasyonlar içinde nasıl yayıldığını gözlemleyebilir ve aşılama veya karantina gibi önleyici tedbirleri belirleyebiliriz.
Kısacası, bilimsel bilgi olgular arasındaki bağlantılara ve bağımlılıklara bakar. Kalıpları ve nedenleri tanımlar, böylece bireysel şeyleri daha doğru anlamamızı ve bunların daha geniş bir resme nasıl uyduğunu görmemizi sağlar. Hobbes için bilimin bu yönü önemlidir çünkü daha iyi tahminler, daha bilinçli kararlar ve öğrenmeye daha sistematik bir yaklaşım sağlar.
“Kelimeler bilgelerin jetonlarıdır; onlarla sadece hesap yaparlar: ama onlar aptalların parasıdır”
Bu son söz, Hobbes’un dil perspektifi hakkında içgörü sağlar. Kelimelerin eleştirel düşünme ve ayırt etme güçlerimize bağlı olarak farklı değere sahip olduğunu öne sürer.
Hobbes, bilge insanların kelimeleri anlamı iletmek için kullanılan araçlar veya jetonlar olarak gördüğünü düşünüyordu, tıpkı bir hesaplama oyunundaki jetonlar gibi. Onlar için kelimeler, fikirleri ifade etmenin, rasyonel tartışmaya girmenin ve hakikate ulaşmanın bir yoluydu. Kelimeler manipüle edilebileceği veya kötüye kullanılabileceği için, dile ihtiyatla yaklaşırlar ve retoriğin arkasında madde olup olmadığını her zaman test ederler.
Aksine, aptallar, eleştirel düşünceden yoksun olanlar, kelimelere söyleneni incelemeden özünde değer varmış gibi davranır. Onlar için kelimeler gerçekliğin kendisi üzerinde güç sahibidir. İfadeleri olduğu gibi kabul ederler ve ikna edici konuşmalar veya boş vaatlerle kolayca etkilenebilirler.
Siyasi tartışmaları düşünün. Bilge dinleyiciler argümanları ve iddiaları dikkatlice analiz eder, kelimelerin arkasında yatanın üzerine odaklanır. Kanıtları eleştirel olarak değerlendirirler. Ancak bazı seçmenler, önerileri titiz bir analize tabi tutmak yerine duygusal çağrılarla dolu gösterişli konuşmaları sorgulamadan kabul edebilir.
Günlük yaşam, yanıltıcı reklamcılıktan manipülatif konuşmalara kadar benzer örnekler sunar. Hobbes’un sözü, dilin doğası gereği güvenilirlik taşımadığını gösterir. Onu eleştirel olarak inceleme yeteneğimize bağlıdır. Bilge bireyler iletişimde gezinirken kelimeleri araç olarak kullanırken, aptallar geçerliliğini test etmeden onlara körü körüne güvenir.
Peki, Hobbes Bize Ne Öğretiyor?
Hobbes’un sözleri, insanlığın, toplumun ve bilginin doğasını anlamamıza yardımcı olan önemli dersler sunar. İnsanların kişisel çıkar ve kendi varlıklarını koruma ile yönlendirildiğini, bu yüzden kontrol edilmeyen davranışın çatışmaya yol açma eğiliminde olduğunu hatırlatırlar. Bu nedenle hakikati çok geç keşfetmenin tehlikesini ve daha yıkıcı dürtülerimizi kontrol altında tutmak için sağlam siyasi yapılara olan ihtiyacı vurgular.
Aynı zamanda Hobbes, gerçek anlayışın olguların nasıl birbirine bağlandığını ve dilin nasıl kullanıldığını tanımaya bağlı olduğunu vurgular. Bilim, onun için, gevşek gözlemler değil, nedenler ve sonuçlar hakkındadır. Kelimeler ise bilgeler için bir araçken eleştirel olmayanlar için bir tuzaktır. Birlikte, bu içgörüler bizi kalıpları arayan, hakikati erken bulan ve dili ihtiyatla kullanan dikkatli düşünürler olmaya teşvik eder.

