Avrupa, yeni bir dünya savaşı kâbusundan kurtulma umuduyla titrerken, büyük devletler tarihe geçecek kara bir kararı vermek üzereydi. Eylül 1938’de, barışı korumak adına Fransa ve Birleşik Krallık, Adolf Hitler’in taleplerini kabul ederek Çekoslovakya’yı savaş vermeden Almanya’ya teslim etti. “Münih Antlaşması” olarak bilinen bu diplomatik pazarlıklar, iki savaş arası dönemin en tartışmalı dönüm noktalarından biri oldu.
Mart 1938’de Hitler, tek bir kurşun sıkmadan Avusturya’yı ilhak etmeyi başarmıştı (Anschluss). Şimdi hedefi, Çekoslovakya’nın bir parçası olan Südetenland bölgesiydi. Orta Çağ’dan beri Almanca konuşan bir nüfusun yaşadığı bu bölge, başta Bohemya olmak üzere Moravya ve Silezya’yı da kapsıyordu. Hitler’in “bütün Almanca konuşan toprakları birleştiren” Büyük Almanya projesinde Südeten mutlaka yer almalıydı. Üstelik bölgedeki Almanlar da bu fikre sıcak bakıyordu.
Eylül 1938’de, Hitler’in birkaç gün önce Çekoslovakya’nın Alman azınlığını zulüm altında tuttuğunu iddia eden bir konuşmasının ardından, Südet Almanları Südet Alman Partisi (SdP) öncülüğünde Çekoslovak yetkililere karşı ayaklandı. Bu isyan, Hitler’in bölgeyi teslim etme talebini takip etti. Avrupa, bir savaşın eşiğindeydi. Fransa’nın Çekoslovakya ile savunma ittifakı bulunuyordu; Almanya ile Çekoslovakya arasında savaş çıkarsa, Fransa da otomatik olarak sürece dahil olacaktı. Bu yüzden barışçı bir çözüm arayışı başladı ve bu arayış Münih Anlaşmaları’na yol açtı.
Südet İsyanı Nedir?
Südet İsyanı, Münih Anlaşmaları’nın imzalanmasına doğrudan zemin hazırlayan bir olaydır. Almanya ile sınır komşusu olan bu Çekoslovak bölgesi, yüzyıllardır Almanca konuşan bir nüfusa ev sahipliği yapmaktaydı. Bölgedeki bazı kesimler, Hitler’in inşa ettiği Reich’a katılmak istiyordu. Eylül 1938’de gerilim doruğa ulaştı: SdP destekçileri ile Çekoslovak güvenlik güçleri arasında çatışmalar patlak verdi ve 13 Eylül’de silahlı ayaklanma başladı. Bu durum ülke genelinde sıkıyönetim ilan edilmesine neden oldu ve isyan büyük ölçüde bastırıldı.
Ancak gerilim devam etti ve 22 Eylül’de yeniden şiddetli şekilde alevlendi. Münih Anlaşmaları’nın temel amacı, bölgedeki bu kaosu sona erdirmek ve Südeten’i Hitler’e devretmekti. Özellikle İngiltere ve Fransa, her ne pahasına olursa olsun barışı korumak istiyordu. Önceki savaşın acıları hâlâ taze olduğundan, halkın büyük çoğunluğu yeni bir çatışmadan kaçınmak için her fedakârlığı göze alıyordu.
Münih Anlaşmaları’nın İçeriği Nedir?
Münih Anlaşmaları, III. Reich’a Südeten bölgesinin teslimini resmileştirdi. Anlaşma, 29-30 Eylül 1938 gecesi, İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain, İtalya lideri Benito Mussolini, Almanya Führeri Hitler ve Fransa Başbakanı Édouard Daladier tarafından imzalandı. Not edilmesi gereken önemli bir nokta: Çekoslovakya temsilcileri masada yer almamıştı; kendi kaderleri onlarsız kararlaştırıldı.
Anlaşmaya göre, Çekoslovakya’ya bölgeden çekilmesi için 10 gün süre tanındı. Sınırı koruyan kalelerin yıkılması zorunlu kılındı, ancak bölgedeki altyapı korunmak zorundaydı. Südet Almanları, polis ya da ordu görevlerinden serbest bırakıldı ve Çekoslovakya, siyasi suçlardan hüküm giyen Südet Alman mahkûmları serbest bırakmakla yükümlüydü.
Bölge dört aşamada işgal edilecek şekilde planlandı ve Alman birlikleri 10 Ekim’e kadar tamamen bölgeye yerleştiklerinde, Çekoslovakya topraklarının neredeyse dörtte birini kaybetmiş oldu. Anlaşma, geri kalan Çekoslovak topraklarının bütünlüğünü garanti altına almayı vaat etse de, gerçekte bir müttefiki feda etmek anlamına geliyordu. Daladier, anlaşmayı imzaladıktan sonra Fransa’ya döndüğünde halkın tepkisinden korkmuştu; ancak halk onu alkışladı. Savaş korkusu o kadar büyüktü ki, barışın bedeli ne olursa olsun kabul ediliyordu.
Münih Anlaşmaları’nın Sonuçları Nelerdir?
Anlaşmanın imzalanmasının ertesi günü Hitler, Çekoslovakya topraklarına girmeye başladı. Bu durum sadece Almanya değil, başka ülkeler için de fırsat oldu. Münih Anlaşmaları’nda adı geçmeyen Macaristan ve Polonya, Çekoslovakya’nın parçalanmasında pay aldılar. Macaristan, Slovakya’nın güneyini ele geçirdi; Polonya ise Silezya’daki Teschen bölgesini aldı.
Çekoslovakya’daki demokratik hükümet istifa etti. Slovaklar, kalan toprakların iki özerk bölgeye ayrılması için müzakerelere başladı: Çeklerin yaşadığı Bohemya-Moravya ve Slovakların yaşadığı Slovakya. Böylece ülke geçici olarak federatif bir yapıya kavuştu. Ancak asıl hedef, Prag ve Bratislava merkezli iki ayrı devletin kurulmasıydı.
Batı demokrasileri açısından bu olay, Nazi otoriterliğine karşı siyasi bir başarısızlık olarak değerlendirilmelidir. O dönemde halkın çoğu anlaşmayı “barış zaferi” olarak gördü; Winston Churchill ise azınlıkta kalarak bunun bir yenilgi olduğunu açıkladı. 5 Ekim 1938’de yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Savaş olmadan bir yenilgiye uğradık.”
Almanya, Neden Çekoslovakya’yı İşgal Etti?
Almanya’nın Çekoslovakya’yı işgal etmesinin resmî gerekçesi, bölgedeki Almanca konuşan nüfusun “Büyük Almanya”ya katılmasıydı. Ancak asıl sebep, bölgenin stratejik ve sanayi açısından büyük zenginliğiydi. Hitler, Südeten’in ilhakıyla yetinmedi.
Münih Anlaşmaları, ne savaşın patlak vermesini engelledi ne de Hitler’in açgözlülüğünü doyurdu. Hitler, Südeten’in ilhakının “son toprak talebi” olduğunu söylemişti; ancak sözünü tutmadı. 15 Mart 1939’da, Bohemya-Moravya’yı “barış sağlamak” bahanesiyle işgal etti. Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Emil Hácha’yı, ülkesinin yok edilmemesi karşılığında “Alman koruması talep etmeye” zorladı.
Çekoslovak ordusu direniş emri almadı ve işgal karşı koymadan tamamlandı. Bu olay, Polonya’nın işgaline ve bu kez İngiltere ile Fransa’nın savaş ilanına yol açacak olan zincirin ilk halkası oldu.