İber Yarımadası’nın kuzeydoğu kesimindeki nüfus Demir Çağı’nda oldukça homojendi. Bu durum, kadınların komşu kabilelerle evlenmesini içeren yerel gelenekler sayesinde sağlanmıştı.
Ancak kadınların hepsi bu bölgede doğup büyümemişti.
Bazıları Kuzey Afrika ve Orta Doğu gibi uzak bölgelerden İspanya’ya gelmiş ve burada evlenip aile kurmuşlardır.
Bu durum, İspanyol araştırmacılar tarafından yürütülen detaylı bir DNA çalışmasıyla ortaya konmuştur.
Bebek DNA’sı Annelerin Kökenlerini Ortaya Çıkarıyor
Araştırmacılar çalışmayı, yaklaşık M.Ö. 700 ila 200 yılları arasında İspanya’nın doğusunda hüküm süren Bastetani adlı İber halkından 21 yeni doğanın mitokondriyal DNA’sının incelenmesine dayandırdı.
Mitokondriyal DNA sadece anne yoluyla kalıtılır ve bu nedenle kadınların nesiller boyunca hareketlerini izlemek için kullanılabilir.
Demir Çağı’nda yetişkinlerin aksine çocuklar yakılmayıp evin tabanına gömüldüğü için yeni doğanlardan alınan DNA’lar kullanıldı.
Çalışma, nüfusun genel olarak homojen olduğunu gösteriyor. Bu homojenlik yerel geleneklerden kaynaklanıyordu, yani kadınlar o dönemin İspanya’sındaki farklı kabileler arasında evleniyor ve daha sonra kocalarının anavatanına taşınıyorlardı.
Ancak, herkes yerel değildi. Bebeklerin genetik materyalleri, annelerin birçoğunun son derece uzak bölgelerden geldiğini ortaya koydu.
Geleneksel araştırmalara göre Bakır ve Bronz Çağı kültürleri erkek egemen toplumlarla doluydu. Ancak şimdi yapılan önemli bir analiz, kadınların gücü elinde tuttuğu ve erkeklere kapının gösterildiği bir topluma işaret ediyor.
Araştırmacılar, diğer şeylerin yanı sıra, haplogrup M1b ile bağlantılar buldular.
Haplogruplar insanlığın soy ağacında önemli bir daldır ve bu özel grup Demir Çağı boyunca Kuzey Afrika’da yaygındı.
Araştırmacıların incelemesinde anne hattı üzerinden Anadolu, İran ve Ermenistan çevresine genetik bağlantılar gösteren DNA materyalleri de ortaya çıktı.
Araştırmacılar, Journal of Archaeological Science adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışmada, kadınların İber Yarımadası’na büyük olasılıkla Akdeniz’deki ticaret ve kültürel alışveriş yoluyla geldiğini belirtiyor.